Taraf yazarı Markar Eseyan, geçen hafta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la bir araya gelen Ermeni cemaati lideri Bedros Şirinoğlu'na itiraz etti.
Esayan, Ermeni cemaatinin liderliği tartışılır olan Şirinoğlu ile Erdoğan'ın buluşmasını 'amatör bir kumpanya'ya benzetti.
Eseyan bugünkü yazısında tezini böyle temellendiriyor:
- Kötü bir denemeydi, kötü oynandı, kötü hisler bıraktı.
Her adımı acemilik kokuyordu. Beşinci sınıftı.
Yeteneksiz oyuncuların oynadığı amatör bir kumpanyayı seyredenlerdeki rahatsızlığın aynısını hissettim.
Evet, hafta sonu sergilenen, başrollerinde bizim hiç haberimiz yokken birden cemaat temsilciliğine terfi ettirilmiş “makbul” bir Ermeni ve Başbakan Erdoğan’ın olduğu müsamereden bahsediyorum.
Keşke olsa, ama Ermenilerin sivil bir cemaat başkanı yok. Bu hakkı elinden keyfiyetle alınmış çoktan. Ermenilerin patrikhanesinin bir tüzel kişiliği bile yok. Patriklik binasının tapusu seçilen patriğin şahsının üzerine yapılıyor. Öldüğünde cemaate miras bırakıyor.
Rezillik o boyutta yani.
Belli ki buluşma Başbakan’ın gafının telafi edilmesi için ayarlanmış. Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Bedros Şir İstanbul temizlikçi bul inoğlu, kendisine uygun görülen rolü abartınca, zannederim tekst dışına çıkmış. Bence bu abartılı reaya rolünden Başbakan da rahatsız olmuştur.
“1915 soykırım değil, iki samimi arkadaşın birbirini üzmesidir, kavgasıdır” şeklindeki bir tarih yorumunu ben Yusuf Halaçoğlu seviyesinde bile duymadım. Şirinoğlu bir de diasporaya sallayarak artistik klasmandaki serisini başarıyla tamamlamış.
Laksınburg, duz pua
Lakin asıl trajedi, Şirinoğlu’nun özür ve teşekküründe zuhur etti.
Efendim, meğerse bu 100 bin göçmenin sınırdışı edilmesi krizinin altında yine bir Ermeni parmağı varmış. Hani Hrant da kendi kendini öldürtmüştü ya Türkiye’yi zor durumda bırakmak için, o hesap. Bu şirinlik muskası muteber Ermeniler kasım ayında Başbakan ile görüşmüşler de efendime söyleyeyim, adını vermediği bir Ermeni de varmış o görüşmede de, Başbakan Ermenistan’dan Türkiye’ye gelen göçmen Ermenilerin sayısını sormuş da, onun da dili sürçmüş de, Türkiye’de yaşayanları da katarak 100 bin demiş bulunmuş da. Halbuki, Türkiye’de 20 bin Ermenistanlı varmış, 100 bin yokmuş da. Başbakan onların sözüne güvenerek bu sayıyı vermiş gavuristanda.
Onlara güvendikleri için Başbakan’a teşekkür ederlermiş de. AYNI ZAMANDA ONU YANILTTIKLARI İÇİN KENDİSİNDEN ÖZÜR DİLİYORLARMIŞ.
Da...
Vallahi Pes! Bu memleket bizi ne hale getirmiş yahu! Meğer Hrant senin kaybın ne büyük bir kayıpmış!
Bir kere, Başbakan’ın sözlerinde sorun olan şey sayı meselesi değil, bu çağda sınırdışı konusunu telaffuz edebilmiş olmasıdır, bir. Ha 100 bin olmuş, ha 20 bin, ha on kişi ne fark eder! Çıldırtmayın adamı! Bu ülkede ne kadar Ermenistanlı olduğunu Başbakan’a Ermeni bir vatandaş mı söyleyecek? Bir devlet adamı olarak bunu zaten bilmesi gerekmiyor mu? Yani bütün sorun el pençe divan bir Ermeniden kaynaklanan hesap hatası mı? Tüm bu özensizlik, Ermeninin ne kadar dışarılıklı, ne kadar yabancı görüldüğünün bir ispatı değil mi?
Bu da iki...
Akhtamar’ın o çok sevdiğim Hicaz şarkının adı gibi, senede bir gün ibadete açıldığı bu günlerde vefasızca mı oldu bu yazı?
Belki kendimi zımmi gayrımüslim, Türk olmayan gayrıvatandaş olarak hissetmeyi reddettiğim içindir.
Açılın Müslümanlar geliyor
Başbakan’ın “100 bin kaçak Ermenistanlıyı göndereceğim, bunu yapacağım” sözleri üzerine editörlüğünü yaptığım Hertaraf yorum sayfasına sayısız yazı geldi. Kendini öncellikle Müslüman olarak tanımlayan pek çok vatandaş, Ermeniler konusunun Müslümanlar için ciddi bir sorunsalı içerdiğini, milliyetçilik, ayrımcılık ve sağcılıkla, inançlarının bir tutulmasının yanlışlığını yazdılar. Onlara göre, İslam tam da 1915 gibi zulümlere mesafe koymayı, buna karşı çıkmayı, yüzleşmeyi gerektirirdi. Milliyetçilik, Türkçülük ve Turancılık İslam’ın evrensel kucaklayışına tezattı. Peygamber’in Veda Hutbesi’ni bilen bir Müslüman’ın, mazlumla mazlum olması, komşusuna sahip çıkması gerekirdi. Müslümanlar kendi içlerindeki bu Kemalist milliyetçilikle bu vesileyle yüzleşmeliydi...
Vallahi, benden mütedeyyin halk tabanını önemseyen tüm siyasilere söylemesi. Hertaraf’a yazı gönderenler üzerinden yaptığım kamuoyu yoklamasına göre, nasıl ki halk 1930 model ulusalcı, laikçi kemalistleri yaya bıraktıysa, hızla ve kesintisiz değişen tabanı her an ıskalayabilirsiniz. Muhayyilenizde milliyetçi, sağcı varsaydığınız Müslümanlar sizden çok daha hızlı özgürleşiyor, demokratlaşıyor ve devrimci bir heyecan taşıyor olabilirler.
Bu tartışmanın benim özlem duyduğum bir gelişme olduğunu belirtmeliyim. Çünkü bu ülkenin halkının kimyasında üç özellik reaksiyona giriyor: Müslümanlar, Atatürkçüler ve Milliyetçiler...
Bunların dışında kalanlar, Ermenilerden bile azlar. Hadi bilemedin kaçak Ermenistanlılar kadar olsunlar, yani en fazla 100 bin kişi:)
Yani nasıl AKP’yi ve ülkedeki değişimi bu Müslümanlar yarattıysa, Türkiye’de bundan sonra iyi bir şeyler olacaksa, Müslümanlardaki bir ihtiyacın, ileriye gidişin tezahürüyle olacak.
Bu bir temenni veya uçuş değil, basit bir sosyolojik tesbit. Benim bulunduğum yerden öyle gözüküyor.
Kategori : POLİTİKA