Anayasa Mahkemesi yasayı çiğnerse!

  • Ana Sayfa
  • Anayasa Mahkemesi yasayı çiğnerse!
Anayasa Mahkemesi yasayı çiğnerse!
Anayasa Mahkemesi bizzat anayasayı çiğnerse, anayasa suçu işlerse yaptırımı ne olacak?Abone ol

www.haberajanda.com 'da gündeme ilişkin meseleler hakkında kafa yoran Muhteşem Tıraş,  hükümetin hazırladığı anayasa paketini değerlendirdi. Tıraş'ın can alıcı sorusu şu: Anayasa Mahkemesi, bizzat anayasayı çiğnerse, anayasa suçu işlerse yaptırımı ne olacak?

Bu sorunun yanıtı Traş'ın yeni yazısında saklı:

Hukukçu değilim ancak mahkemenin yetki sınırın aştığını bilmek için hukukçu olmaya gerek de yok! Tıpkı midesi ağrıyan bir hastayı, kulağından ameliyat etmeye çalışan bir adamın doktor olmadığını bilmek için tıp ilmi almaya gerek olmadığı gibi…

Tek tek ayrıntıya girmeye de gerek yok. Sadece AYM değil, şu an yüksek yargı hükümete karşı kılıçları çekmiş, hak, hukuk, adalet kavramlarını alt üst etmekte… Yargı, yargı olmaktan çıkmıştır. Bundan böyle kendilerinin, yani CHP ve askerin istemediği hiçbir anayasa değişikliğine izin vermeyecekler, göreceksiniz. Yapılması düşünülen anayasa değişikliklerinin anayasaya aykırı olduğunu derhal terennüm etmeye başladılar Özbek hasta bakıcı zaten. Lafa bakın: “Anayasaya aykırı anayasa değişikliği…” Adam dalga geçiyor resmen. Bu şu demektir; 2 kere 2 eşittir 5! Hal böyleyken bu insanlara 2 kere 2’nin dört ettiğini anlatmaya çalışmak ahmaklıktır. Diyor ki: “Ben yetkimi aşarım, istediğim kararı alırım, sen de buna uymak zorundasın!” Hükümet de “Referanduma giderim” diyor. Göreceksiniz olası bir referandum kararını da iptal edecekler. Sakın yetkileri yok diye düşünmeyin, zira yetkilerini sınırsız görmekteler. Özellikle de son birkaç yıldır yasama organının yetkilerini gasp edişleri ve bu gaspa kimsenin engel olamayışı hem AYM’yi, hem Danıştay’ı, hem Yargıtay’ı, hem de HSYK’yı coşturdu.

Bundan böyle AYM’nin, Meclis’i ve ülkeyi kilitleyebilecek akıl almaz kararlara imza atması halinde hükümetin net çözümler üretmesi şarttır artık.

Düz mantık düşünüyorum: Acaba hükümet, AYM’nin yetkilerini aşarak, anayasayı ihlal ederek alacağı kararları tanımadığını ilan edip, Resmi Gazete’de yayımlanmasının önüne geçebilir mi? Yani, nasıl ki AYM, hükümetin alabileceği anayasaya aykırı kararların önüne geçebiliyorsa, hükümet de AYM’nin anayasayı ihlal etmesine engel olmalıdır.

Bir başka düşüncem… AYM, 1961’de “Kurucu Meclis” tarafından ihdas edilmedi mi? Aynı şekilde yine Meclis tarafından lağvedilemez mi? Hayal bu ya, diyelim ki TBMM’de yeterli çoğunluk sağlandı ve yeniden ihdas edilmek üzere Anayasa Mahkemesi’nin kapısına kilit vuruldu! Olamaz mı?!
Bence olabilir… “Saçmalıyorsun!” diyebilirsiniz. Ülkemizde hukukun hukuk olmaktan çıktığını artık berber çırakları bile biliyor. Koskoca hukuk profesörlerinin ipe sapa gelmez saçma sapan laflar ettiği bir ülkede benim saçmalama hakkım daha fazla diye düşünüyorum. Kısaca: Hükümet, yüksek yargının anayasayı çiğnemesinin önüne nasıl geçilebileceğinin yollarını aramalı ve bulduğu çözümleri ilan etmelidir. Dikkat ediniz, “Hükümet suç işlesin, yargı sistemini kendine göre şekillendirsin” demiyorum. Elindeki yetkileri son, ama en son sınıra kadar kullanmalı diyorum.

Aslında tüm bunları AK Parti milletvekillerinin de düşündüğünü tahmin edebiliyorum. Acaba diyorum, son sözü söyleme raddesine gelinmedi mi? Silivri’dekiler son sözlerini söyledi… Diğerlerinin de mi son sözleri bekleniyor? Eğer hukuksuzluğun önüne geçebilmek için anayasada açık bir hüküm yoksa evrensel hukuk kuralları işletilmelidir. Son söz de bu olmalıdır.

AK Parti’nin yüzde 47 ile iktidara gelmesi, askeri vesayetten ve kokuşmuş bürokrasiden kurtuluş için son trendir. Bu trenin asla kaçırılmaması gerekiyor. Eğer kaçırılırsa AK Parti bu vebalin altından kalkamaz. Darbecilerin ortaya dökülen tüm pisliklerini halk net bir biçimde görüyorken, elden geldiğince destek veriyorken, AK Parti’nin demokrasinin gazına cesaretle basması gerekiyor. AK Parti, ayrıca 28 Şubat’ı ve sonrasında yaşanan soygun-vurgun düzenini, SHP/CHP dönemlerindeki etnik ve mezhep bölücülüğünün açtığı yaraları hatırlayan insanların azaldığını da gözden kaçırmamalıdır. Zira Atatürk ticareti ve çağdaşlık ticaretiyle kandırılan ve kandırılmaya aday gençlerin sayısı bir hayli fazla. Özellikle 18-30 yaş arası gençlere geçmişte neler yaşandığının önemle anlatılması gerekiyor. Bu görev sadece AK Parti’nin değil, o yıllara yeniden dönmek istemeyen her olgun vatandaşın görevidir.



Kategori : GÜNCEL